Günümüzün dünyasında “hız” en büyük erdem gibi anlatılıyor. 4G yetmedi, 5G geldi; şimdi de 6G’nin tohumları atılıyor. Herkes aynı şeyi söylüyor: “İnternet daha hızlı olacak!”
Ama atalarımız ne demiş? “Hızlı koşan atın boku seyrek olur.”
Yani bir şey ne kadar hızlı giderse, o kadar çabuk tükenir, kontrol edilemez hale gelir. Bugün teknoloji dünyasında da tam olarak bu yaşanıyor.
1. 5G’nin Görünmeyen Yüzü
Evet, 5G teknolojisi veri aktarımında 4G’ye göre 10 kata kadar daha hızlı.
Bir filmi saniyeler içinde indirebiliyorsun, oyunlar gecikmesiz oynanıyor, cihazlar anında iletişim kuruyor.
Ama kimse şu soruyu sormuyor: Bu hızın bize bedeli ne?
5G’nin çalıştığı frekans aralıkları, elektromanyetik spektrumun çok daha yüksek kısımlarında. Bu da daha fazla baz istasyonu, daha yoğun sinyal yayılımı demek.
Yani artık evimizin önünde, hatta penceremizin dibinde bile bir anten olacak.
Bu kadar elektromanyetik yoğunluk insan sağlığı üzerinde ne kadar etkili?
Bilim dünyası bu konuda ikiye bölünmüş durumda.
Bir taraf “zararsız” derken, diğer taraf kalp ritim bozuklukları, uykusuzluk, stres ve beyin dalgalarının etkilenmesi gibi risklerden bahsediyor.
2. Hız Artarken Düşünme Azalıyor
Eskiden bir bilgiye ulaşmak için çaba harcardık. Kitap karıştırır, düşünür, sorgulardık.
Şimdi “Google’a sor” diyoruz. Onun da yerini ChatGPT, Gemini ve benzeri almak üzere. Artık gerçeklik içerisindeki sorguları okumak yerine bir yapay zeka asistanında çare arıyoruz.
5G ile birlikte bu hız daha da artacak. Saniyeler değil, milisaniyeler içinde sonuç gelecek.
Ama şu soruyu soralım:
Biz bilgiyi hızlı buldukça, düşünmeyi yavaşlatmıyor muyuz?
Bir şeyi hatırlamaya bile gerek duymayan, sürekli “internete soran” bir nesil yetişiyor.
Yani 5G sadece cihazları değil, insan aklını da otomatiğe bağlıyor.
3. Kalp Krizleri ve Görünmez Baskı
Görünmeyen dalgalar, farkında olmadan vücudumuzun elektriksel dengesine etki edebilir.
Kalp atışı, beyin sinyali, hücre iletişimi… Hepsi elektriksel temelli.
5G’nin yaydığı yüksek frekanslar uzun vadede bu sistemleri zorlayabilir.
Bunun üzerine bir de sürekli ekran karşısında geçirilen zaman, stres, uykusuzluk eklenince tablo netleşiyor:
Kalp krizleri, panik ataklar, kronik yorgunluk…
Hepsi modern çağın hız tutkusu yüzünden artıyor.
4. 6G ve İnsanlığın Geleceği: Bilgili Ama Akılsız Bir Nesil
6G geldiğinde saniyede terabaytlarca veri akacak.
Artık cihazlar değil, insan beyni bile internete bağlanabilecek.
Ama bu noktada bilgi fazlalığı aptallaştırmaya başlar.
Çünkü insan beyninin en büyük düşmanı, aşırı uyarandır.
Her saniye onlarca bildirim, yüzlerce video, milyonlarca veri akışı arasında beyin neyi saklayacağını bilemez hale gelir.
Sonuç?
Unutkanlık, dikkat dağınıklığı, duygusal yorgunluk.
Yani 6G geldiğinde insanlar belki her şeyi bilecek ama hiçbir şeyi anlayamayacak.
5. Hızın Değil, Dengenin Teknolojisi
Gerçek gelişme, hızda değil dengededir.
Teknoloji insanı hızlandırmak yerine, hayatı kolaylaştırmalı.
Ama biz hızın sarhoşluğuna kapıldık.
Sürekli “daha hızlı”, “daha güçlü”, “daha akıllı” cihazlar istiyoruz ama
kendimizi daha yavaş, daha sağlıksız ve daha unutkan hale getiriyoruz.
Belki de durup düşünme zamanı geldi.
Atalarımızın dediği gibi:
“Yavaş yavaş giden yol alır, acele eden yolda kalır.”
Teknolojiyi yönetemezsek, o bizi yönetmeye başlayacak.
Ve o zaman artık 5G değil, biz kopacağız.
6. En değerlime bugün yaşattığım
Ben teknolojinin düşmanı değilim.
Ama doğanın düzenini, insanın ritmini, kalbin frekansını bilen bir mühendis olarak şunu söylüyorum:
Her şey hızla dönüyor olabilir, ama biz hâlâ bir kalp atışı kadar kırılganız.
Teknoloji, insanın hizmetinde olduğu sürece kutsaldır.
Ama insan teknolojiye hizmet etmeye başladığında, işte o zaman kıyamet yavaş yavaş başlar.
Belki 5G’nin, 6G’nin değil de “İnsan G’si”nin peşine düşmemiz gerekiyordur.
Çünkü asıl bağlantı; modemle değil, vicdanla kurulur.
7. Teknolojiden Uzaklaşmanın Faydası: Sessizliğin Şifası
Bazen bir sinyali kaybetmek, aslında kendini bulmaktır.
Telefonu kapatıp gökyüzüne bakmak, bir süreliğine internetsiz kalmak…
Bunlar artık lüks değil, iyileşme yöntemleri haline geldi.
Çünkü insan beyninin en çok ihtiyaç duyduğu şey, sessizlik.
O sessizlikte kalp kendi ritmini hatırlar, zihin toparlanır, beden yenilenir.
Ne 5G ne 6G… İnsan aslında doğanın frekansında huzur bulur.
Bir ağaç gölgesinde dinlenmek, bir yağmur sesini dinlemek, bir çocuğun gülüşünü fark etmek bütün teknolojilerden daha güçlüdür.
Belki de geleceğe hazırlanmanın en akıllıca yolu, bazen hiçbir şeye bağlanmamayı öğrenmektir.
Ama ben tek gerçeğim olan sana bağlandım… Onu napacaz güzel kızım.
Bir yanıt yazın